Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda Gazze’de yaşanan insanlık krizine dikkat çekti ve bölgedeki barbarlık karşısında uluslararası toplumun sorumluluğunu vurguladı. Barış ve adalet talebinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80’inci Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Gazze’deki bombalamalar, sağlık ve insani krizler hakkında detaylı açıklamalarda bulundu. Erdoğan, bölgede yaşanan insani krizin boyutlarını ve uluslararası toplumun tutumunu eleştirerek, sorumluluk sahibi olunması gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın bu önemli toplantıya katılamaması nedeniyle duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve tüm ülkeleri Filistin’i tanımaya çağırdı.
Erdoğan, BM toplantısında yaşanan dramatik gelişmeleri göstermek amacıyla Gazze’deki günlük hayatı yansıtan fotoğrafları izleyicilerle paylaştı. Olayların sosyal medya ve uluslararası basın aracılığıyla yayıldığını belirten Erdoğan, bölgedeki tahribatın boyutlarını şu şekilde anlattı: "Gaza’da yaşayan 2,5 milyon insan, her gün yerlerinden edilirken, sağlık altyapısı tamamen çökmüş durumda. Doktorlar ve sağlık çalışanları öldürülüyor ya da gözaltına alınıyor, hastaneler bombalanıyor. İlaç ve tıbbi malzeme bulunmasının imkansız hale geldiği bu ortamda, ülkenin sağlık sistemi çökmüş durumda."
Erdoğan, özellikle 2-3 yaşındaki çocukların yaşadığı dehşet verici manzaralara dikkat çekti. Bu çocukların elleri ve bacaklarının kesildiği, gözü yaşlı annelerin, babaların çaresizliğini hatırlattı ve vicdan sahibi herkesin bu duruma sessiz kalamayacağını vurguladı. Kadın-erkek, çocuk ayırt etmeksizin Gazze’de yaşanan katliamın insanlık tarihinin en büyük vahşetlerinden biri olduğunu belirtti. Erdoğan, "Gazze’de sadece insanlar değil, hayvanlar ve doğa da hedef alınıyor, tarım alanları, zeytin ağaçları, sular ve tarihi yapılar sistematik olarak tahrip ediliyor" ifadelerini kullandı.
Gazze’de gerçekleşen olayların, gerçek anlamda bir savaş değil, işgal ve soykırım olduğunu dile getiren Erdoğan, bölgedeki olayların bir terör operasyonu ya da askeri çatışma değil, uluslararası hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen toplu katliam olduğunu belirtti. Bu kapsamda, Hamas’ın yönetimde olmadığını iddia eden İsrail’in, Batı Şeria ve bölgenin çeşitli bölgelerinde de masum sivillere yönelik saldırı ve katliamlar gerçekleştirdiğini anlattı. Ayrıca, İsrail’in sadece bölge ile sınırlı kalmayıp, Suriye, İran, Yemen ve Lübnan gibi komşu ülkelerde de provokatif saldırılarına devam ettiğini kaydetti.
Erdoğan, bölgedeki çatışmaların sadece bölgeyle sınırlı kalmadığını, bölge dışındaki ülkelerin de ciddi şekilde etkilenmekte olduğunu belirtti. Özellikle Avrupa ülkelerinde ve Batı’da yaşanan değer erozyonuna dikkat çekti. İnsan hakları, ifade özgürlüğü ve demokrasi gibi temel kavramların hızla zayıfladığını ve bu durumun uluslararası toplumun genel ahlakını zedelediğini dile getirdi. "Yayılmacı politikalar ve toprak talebinde bulunan İsrail hükümeti, bölgedeki barış ortamını ciddi şekilde tehdit etmektedir" dedi.
İşgal ve saldırıların hız kesmeden devam ettiğine vurgu yapan Erdoğan, Kudüs ve diğer kutsal mekanlara yönelik tehditlerin artmasıyla, bölgenin daha fazla bölünmeye ve çatışmaya sürüklendiğine işaret etti. Cumhurbaşkanı, bu olayların insanlık için büyük bir utanç ve kara leke olduğunu belirterek, uluslararası toplumun güç birliği yapması gerektiğine vurgu yaptı. "Gazze’de savaş değil, soykırım ve vahşet yaşanıyor. Bu duruma sessiz kalmak, suç ortaklığı yapmakla eşdeğerdir" dedi.
Bütün devlet ve hükümetlere çağrıda bulunan Erdoğan, "Gelin, insanlık onuru ve vicdanımız adına adım atalım. Gazze’deki çocuklar ve masumlar bu vahşetin kurbanı olurken, sizler de bu soykırıma sessiz kalmayın. Uluslararası toplumu, insani yardımların ve çatışmasızlık ortamının sağlanması konusunda harekete geçmeye davet ediyorum" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, konuşmasını, BM’nin kuruluş amacına uygun olarak güçlendirilmesi ve barış ortamının sağlanması temennisinde bulunarak tamamladı. "Dünya, daha adil ve barış dolu bir yer olmalı; insanların insanca yaşama hakkı her şeyden önce gelir" diyerek, uluslararası hukuka ve insan haklarına saygı çağrısında bulundu. Ayrıca, İstanbul’un BM merkezi olması arzusu ve yeni reform önerileriyle ilgili vizyonunu dile getirerek, daha güçlü ve etkin bir Birleşmiş Milletler yapısına geçiş çağrısında bulundu.