Ankara Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Hatem Ete, süreçte yaşanan gelişmeler ve halkın tutumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Toplumsal ve siyasal dinamiklerin daha şeffaf olacağı yeni bir döneme girildiğine vurgu yaptı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığındaki Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda, düşünce merkezlerinin temsilcileri dinleniyor. Ankara Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Hatem Ete, yaptığı konuşmada, sürecin bugünkü aşamadan daha zor bir hâl alacağını ve toplumsal ile siyasal dinamiklerin daha şeffaf olacağını vurguladı. Ete, bulunulan noktada seçmenlerin oy verme davranışında anlamlı bir değişikliğin gözlenmediğini ve mücadelenin temel olarak AK Parti ile CHP arasında olduğunu ifade etti.
Ete, Kürt sorununa dair devam eden süreçte PKK’nin silah bırakma kararı ve sonrası yaşanan gelişmelerden bahsetti. Sürecin şimdi önemli ve zor bir döneme girdiğine işaret ederek, bu sürecin aktörlere ve siyasi partilere avantaj veya dezavantaj getirmediğine dikkat çekti. Ayrıca, politika aktörlerinin tutumunun ve seçmen davranışlarının daha çok siyasi kutuplaşma ve partizanlık algısı üzerinden şekillendiğini belirtti.
Ete, kamuoyunda bu meseleye ilişkin herhangi bir toplumsal duyarlılık veya hassasiyet oluşmadığını, halkın ekonomik zorluklar ve diğer öncelikli meseleler nedeniyle bu konuya sıcak bakmadığını anlattı. Ayrıca, sürecin halk tarafından şu anda ciddi bir tepkiyle karşılaşmadığını ve oy verme davranışındaki temel dinamiğin AK Parti ve CHP arasındaki mücadele olduğunu vurguladı. Şu anda sürece yaklaşık %55-60 oranında destek olduğunu, bu desteğin genel bir mutabakat seviyesinde olduğunu belirtti.
Sürece genel destek seviyesinin yüksek olmasına rağmen, güven seviyesinde ciddi bir azalma olduğunu ifade eden Ete, burada somut gelişmelerin güven endeksini artırabileceğine değindi. Ayrıca, toplumda bu meselenin iktidar veya PKK sorunu gibi algılanmadığını, halkın bu konuyu bir sosyal sorumluluk ve çözüm olması gereken bir mesele olarak gördüğünü belirtti.
Türkiye’deki süreç ile Suriye'deki gelişmelerin birbirine bağlı olduğunu vurgulayan Ete, iki aktör arasındaki görüş ayrılıklarına dikkat çekti. Devletin çözüm sürecinin Suriye’de de silahsızlanmaya yol açması gerektiğini, örgütün ise farklı dinamiklere sahip olduğunu söyledi. Ayrıca, sürecin ilerleyen dönemlerinde Suriye gelişmeleri ile Türkiye’deki çözüm sürecinin doğrudan bağlı olmadığını, iki ülkedeki takvimlerin farklı olduğunu ve Türkiye’nin yalnızca diplomatik baskı ile hareket etmesi gerektiğini belirtti.
Ete, sürecin yasal boyutunun önemli olduğunu, komisyonun negatif ve pozitif barış arasında köprü olabileceğini ifade etti. Yasal çalışmaların, PKK’nın silahsızlandırılmasından sonra toplumsal entegrasyon ve demokratikleşmeye katkı sağlaması gerektiğine vurgu yaptı. Terörün sona ermesinin siyasetin sivilleşmesini sağlayacağını ve buna yatırım yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.