CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan'ın tartışma yaratan fotoğrafına ilişkin iktidarın çaresizliğinin göstergesidir dedi. Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tutukluluğunun iktidarın siyasi koz kullanımı olduğunu belirtti.

(İSTANBUL) - CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi parti liderleriyle tartışma yaratan fotoğrafına ilişkin, "Bu fotoğraf, iktidarın çaresizliğinin karesidir" dedi. Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın HM kararına rağmen tahliye edilmemelerine ilişkin İmamoğlu, "İktidar hem onları hem de içerideki diğer siyasileri koz olarak kullanmak istiyor. Örgütle, DEM Parti’yle yürüteceği pazarlıklarda kullanmak için içeride tutuyorlar Demirtaş’la Yüksekdağ’ı" ifadesini kullandı. İmamoğlu, Nobel Barış Ödülü paylaşımına gelen eleştiriler için "Bir kişiyi değil, demokrasiyi ve halk iradesini selamladım" dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Alevilere yönelik açılımını değerlendiren İmamoğlu, "Bu süreçleri başlatmaları çok geç kalınmış ve hiç tartışılmaması gereken bir konudur. Bu sebeple acilen tamamlanmasını ve Alevilerin inanç haklarına bütün olarak kavuşmasını dilerim" diye konuştu.
Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu olan İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, T24'ten Murat Sabuncu ile avukatları üzerinden bir söyleşi yaptı.
1 Ekim'de TBMM'nin yeni yasama yılı açılış resepsiyonunda Erdoğan'ın muhalefet liderleriyle verdiği fotoğraf üzerinden yaşanan tartışmaya ilişkin, "Türkiye öyle bir siyasi şiddet ve kamplaşma ortamına sahne oluyor ki TBMM çatısı altında ülkenin Cumhurbaşkanı ve muhalif parti liderlerinin bir poz vermesi bile artık çok garip karşılanıyor. Bu fotoğrafın olması değil, bugüne kadar bu görüşmelerin olmaması büyük bir talihsizliktir. Biz veya diğer muhalefet partileri değil, bunun sorumlusu. Yıllardır ülkeyi geren, muhaliflere hakaret ve tehditlerle saldıran kişi bizi bu hale getirdi. Bu fotoğrafın 15-20 gündür tartışılıyor olması, bize demokrasimizin kalitesine dair çok şey gösteriyor. Türkiye’yi demokrasi değil, demokrasi karşıtları yönetiyor" dedi.
İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu fotoğraf, kendini yalnız ve güçsüz hisseden bir iktidarın bugüne kadar hiç değer vermediği, yok saydığı, düşmanlaştırdığı, en kötü hakaretleri sarf ettiği muhalif siyasi partiler üzerinden meşruiyet arayışına mecbur kalma halidir. Muhalif liderlerle resim vermek için gösterilen bu büyük gayret, fotoğraf karelerini tek tek kayda geçirme gayretindeki saray fotoğrafçılarının istedikleri fotoğrafları yakalama çabası bize ortada bir mizansen olduğunu gösteriyor. İktidarın yıllar boyunca, daha dün dahi vatan haini, terörist gibi galiz ifadelerde bulunduğu; en üst perdeden öfke ve nefret diliyle hitap ettiği liderlere siyasette hiç rastlanmamış bir dille saldırdığını hatırlamak gerekir. Bu 'iki yüzlü, çıkarcı ve her yol mübahtır' anlayışı ile yürütülen siyasetin, ihtiyacı duyulan noktada her türlü riya ve samimiyetsizliği uyguladığını tespit etmemiz gerekiyor."
İsocial medya tartışmalarına yönelik olarak da şunları kaydetti: "Bir fotoğraf verilmesinin dahi toplumda oluşan negatif bakışın, normal olması gereken medeni bir ortama dahi tepkili hale gelmenin tek sorumlusu, siyasette el sıkmayı, nezaketi, centilmenliği bir tarafa bırakmış olan Cumhurbaşkanı ve iktidar anlayışıdır. Ben toplumun bu fotoğrafa verdiği tepkiyi, kendinden olmayana düşmanlığın, ülkenin yaşadığı kutuplaşmanın, devletin kurumları ve yargı üzerinden yapılan her türlü siyaset ve hukuk dışı saldırıların sorumlusu olan iktidara karşı yapılmış bir uyarı ve protesto olarak görüyorum."
İmamoğlu, tutuklu olduğu için sosyal medyaya erişim sınırlı olduğunu ve olayları kısıtlı bir şekilde takip ettiğini belirtti. Ayrıca, siyaseten ve kurumsal olarak sosyal medyada kimseyi kışkırtmadıklarını sözlerine ekledi. Yargı sürecine de değinen İmamoğlu, "Siyaset hassas bir iştir. Bir de böyle kritik bir süreç içerisindeyken, milletin geleceği adına herkesin ihtimamla davranması gerekir" dedi.
DEM Parti'nin 19 Mart'tan beri devam eden hukuksuzlukları dile getirdiğini belirten İmamoğlu, "İktidarla yoğun bir müzakere sürecindeler ve bu tavırları oldukça değerlidir. Biz yıllardır Sayın Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tutukluluğu olmak üzere, onlara yönelik hukuksuzluklara karşı duruyoruz ve her seçim döneminde iktidar tarafından 'terör destekçisi' olmakla suçlanıyoruz. Yıllardır Demirtaş ve Yüksekdağ’ın özgür olması gerektiğini söylüyoruz. Yanlış anlamayın, kime yapılmış olursa olsun hukuksuzluklara karşı durmak ülkedeki tüm demokratların görevidir" ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Bizim bahsettiğimiz dayanışma hattı, Türkiye’nin geleceğini düşünen bütün demokratların ortak mücadele yürütmesidir. Genel Başkanımız mitinglerde demokratlara çağrılar yapıyor. Neden? Çünkü millet egemenliğinin kurtuluşu, tüm demokratların kendi iradesine sahip çıkmasından geçiyor. Bazı vatandaşların bu fotoğraftaki muhalif parti liderlerine kızdığını da duyuyorum. Kızacak bir şey yok. Bu fotoğraf, iktidarın çaresizliğinin karesidir. Sayın Davutoğlu’nu genel başkanlık yaptığı partiden ihraç eden, Sayın Babacan’a 'ümmeti bölüyor' diyen, DEM Parti üyelerini terörle suçlayan, yıllardır terörle suçlayan kişinin, bugün meşruiyet araması bu ancak iktidarın çaresizliği anlamına gelir. Ne dedik? ‘Kurtuluş, yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birlikte’yiz ve bu sözle mücadele ediyoruz. Bu fotoğrafı yargılamak bir kenara dursun, genel başkanımızın 'Muhalefete muhalefet etme dönemi bitmiştir' şeklindeki sözünü sahiplenen bir yerde duruyorum. Görüyorum ki, geçmişte ittifak içinde olduğumuz bazı dostlar, sosyal medyada gördükleri yorumları çok ciddiye alarak bize hak etmediğimiz ifadelerle saldırıyorlar. Dürüstçe söylüyorum, CHP’nin genel başkanı, MYK’sı, parti meclisi, Cumhurbaşkanı adayı açıktır. Sosyal medyada gördüğünüz yorumlar üzerinden bizi hedef almak siyaseten çok kolaydır. İstediğiniz sözleri söyleyebilir, istediğiniz siyaseti tercih edebilirsiniz. Biz, Türkiye’nin en büyük siyasi çatışmasına karşı mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Buna göre milletimiz herkesin kararını verecektir."
İmamoğlu, ağır ve baskıcı bir dönem yaşandığını belirterek, "Yalnız CHP’liler değil, bütün demokratlar ülkemizin geleceği için endişeleniyor ve hayaller kuruyor, ülkemiz artık huzur bulsun istiyor. İktidar yalnız CHP’yi değil, bütün milletimizin egemenliğini, demokrasimizi, hukuku ve vicdanı hedef alıyor. Normal bir dönem değil, ağır ve boğucu bir baskı dönemi yaşıyoruz. O nedenle, ülkemizi demokrasiye, adalete ve huzura kavuşturmak için milletçe ve birlik içinde mücadele etmek zorundayız. Yürüttüğümüz mücadele, CHP’nin değil milletin mücadelesidir. ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birlikte’ sözünü inanarak ve samimiyetle söylüyoruz. Hep millet odaklı siyaset yürütüyoruz. Tüm demokratları mücadeleye davet ediyoruz. Kimse kendine göre davranmasın; ülkemizi özgürleştirmek, güvenli hale getirmek için birlik olmalıyız" dedi.
Demirtaş ve Yüksekdağ tutukluluğu konusuna da değinen İmamoğlu, "Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ onlar da içeride olmalıydı, bugün de. Her ikisi de siyasi faaliyetleri ve yaptıkları açıklamalar nedeniyle cezaevindeler. 2013’te başlayan çözüm süreci bitmeseydi, cezaevine konulmayacaklardı, hepimiz biliyoruz. 2013-2015 arasında suç sayılmayan fiiller, 2015’ten sonra yasa ve kanun değişmeden suç sayılmaya başlandı. Şimdi neyi konuşuyoruz? Meclis’te kurulan komisyon neyi inceliyor? Örgütle görüşmeyi başlatanlar kimler? Silahlı terör örgütü mensuplarının, örgüt kurucularının ceza almaması... Madem böyle bir süreç başlayacak, neden Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ içeride tutuluyor? Bu, iktidarın onları veya diğer siyasileri koz olarak kullanmak istemesi. Hükümet, onları ve diğer içerideki siyasileri koz olarak kullanmak istiyor. Çünkü samimi değiller, çünkü tutarlı değiller, çünkü daha da kötüsü ciddi değiller. İnsanların günlerini, gecelerini, yakınlarıyla geçirecekleri saatleri ve sağlıklarını kendi siyasi hesapları için kullanıyorlar. Bir gün bile cezaevinde olmaması gereken, hakkında soruşturma bile açılmaması gereken binlerce insan var büyük mağduriyetlerle içeride. Bunlar ise iktidarın siyasi hesapları uğruna yapılmış adaletsizliklerdir" şeklinde konuştu.
İmamoğlu, Gazze’deki duruma da değinerek, "Gazze'de iki yıldır süren yıkımın, on binlerce sivilin ölümünün ardından yapılan ateşkes ve barış anlaşması, insanlık adına umut verici bir gelişme. Ancak yine de barış sadece silahların susmasından ibaret değildir. Filistin halkının evlerine dönüşü ve yaraların sarılması, kendi topraklarında güvenle yaşaması ve adaletin yeniden tesisi zorunludur. Anlaşmayı bu çerçevede değerlendirdiğimizde bazı temel sorunlar gözlemleniyor. Uygulama, denetim ve yaptırım mekanizmaları açıkça tanımlanmadığı, sahada ihlal edilme riski yüksek. Bağımsız bir izleme organı öngörülmemiş ve yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde devreye girecek yaptırımlar belirlenmemiş. İsrail ve Hamas ise anlaşmanın doğrudan imzacıları değil, bu da anlaşmanın sahada uygulanabilirliğini sınırlandırıyor. Kalıcı barış, fiili çatışmanın taraflarından yani gerçek aktörlerden çıkıp, tarafların tehdit veya baskısı olmadan sağlanabilir; insani erişim ve yeniden inşa çalışmalarında ciddi belirsizlikler yaşanıyor" ifadelerini kullandı.