İmamoğlu'nun, Tekin'e karşı açtığı manevi tazminat davası mahkeme kararıyla sonuçlandı. Mahkeme, Tekin'in sözlerinin kamu güvenini zedelediğine hükmetti ve 25 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.

İstanbul'da görülen davada, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında yapılan eleştiriler ve suçlamalara ilişkin mahkemeye başvurdu. Bu süreçte, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in geçen yıl yaptığı açıklamalar ve bu açıklamaları kamuoyunda itibarsızlaştırma amacı taşıdığı iddiasıyla manevi tazminat talebinde bulundu. Mahkeme, Tekin'in sözlerinin kamu güvenini sarsacak ve kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte olduğunu belirterek, İmamoğlu lehine 25 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Ayrıca, mahkeme, kararın Yargıtay aşamasında istinaf yolunun açık olduğunu açıkladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kreş ve anaokulu açma yetkisi üzerine yaşanan siyasi tartışmalar, 27 Kasım 2024 tarihinde gündeme gelmişti. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, partisinin TBMM'deki grup toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada, belediyelerin kreş ve anaokulu açabilme yetkisinin olmadığını ve bu konudaki yasal düzenlemenin 2017’den beri sürdüğünü ifade etti. Tekin, belediyelerin kreş açma işlemlerinin ancak yasalara uygun şekilde denetlendiğini, aksi takdirde kapatıldıklarını da sözlerine ekledi.
Ancak bu açıklamalar, CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından sert şekilde eleştirildi. İmamoğlu, Tekin’in sözlerinin resmi yazı ve belgelerle örtüşmediğini ve yanlış bilgi verdiğini belirtti. İmamoğlu, ayrıca Tekin’in açıklamalarını “resmi yazıya karşı yapan yalan ve manipülatif beyanlar” olarak nitelendirdi. Bu tartışma sonrası, İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat, Tekin’e karşı İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 50 bin lira tazminat talebiyle dava açtı.
Mahkemedeki duruşmalarda, Tekin'in ifade özgürlüğü çerçevesinde hareket ettiğini savunan avukatlar, davanın reddini talep etti. Öte yandan, İmamoğlu'nun avukatları, Tekin’in sözlerinin kişilik haklarına saldırı olduğunu ve kamuoyunun güvenini sarsacak nitelikte olduğunu vurgularak, mahkemenin tazminat kararını destekledi.
Mahkeme, kararında, Tekin'in sözlerinin kamuoyu önünde siyasi ve kişisel itibara zarar vermeye yönelik olduğunu, bu nedenle 25 bin lira manevi tazminatın ödenmesine hükmetti. Mahkeme ayrıca, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde itiraz yoluna açık olduğu belirtildi. Bu karar, kayıtlara, kamu görevlilerinin söz ve davranışlarının sınırlarına ilişkin önemli bir örnek olarak geçti.
Geçmişte, Tekin’in kreş ve anaokulu konusundaki açıklamaları kamuoyunda ve siyasi arenada yoğun tartışmalara neden olmuştu. Bakanlık yetkilileri, belediyelerin kreş açma hakkının bulunmadığını ve yasal düzenlemenin 2017’den itibaren geçerli olduğunu savunurken, CHP ve İmamoğlu bu konuda farklı görüşler öne sürmüştü. Tekin’in yaptığı açıklamada, belediyelerin yetkisinin yasalara uygun olduğunu ve herhangi bir kapatma veya dava konusu olmadığını ifade ettiği bilinmekteydi.
İmamoğlu ve diğer muhalif siyasi figürler, Tekin’in açıklamalarını hem bilerek yanlış yönlendirme hem de siyasi manipülasyon olarak nitelendirip, yasal haklarını kullanmayı tercih etti. Ayrıca, yasal süreçler boyunca mahkemeler, bireylerin ifade ve haber özgürlüğünü koruma sınırlarını göz önünde bulundurmuş, hukuk çerçevesinde kararlar almıştır.
Mahkeme kararının ardından, siyasi arenada ve kamuoyunda çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Destekçiler, mahkemenin bu kararını, kişilik haklarının ve itibarın korunması açısından önemli bir adım olarak gördü. Eleştirmenler ise, özellikle kamu görevlilerinin ifade özgürlüğüne müdahale anlamına gelebileceği endişeleriyle karara karşı çıktı.
Gelecekte benzer davalarda, ifade özgürlüğü ve kişilik hakları arasındaki sınırların yeniden tartışılması bekleniyor. Bu süreç, hukuki çerçevede kamu görevlilerinin ve siyasi figürlerin söz ve davranışlarına ilişkin yeni normların oluşturulması açısından da bir örnek teşkil edebilir. Sonuç olarak, mahkeme kararı, siyasi ve hukuki alanlarda önemli bir emsal teşkil ederek, kişilik hakları ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeyi yeniden şekillendirecek nitelikte bir örnek olmuştur.