Siirt'te yaşanan kız çocuklarına yönelik tecavüz olayları, toplumda ciddi endişe ve tepki uyandırıyor. Olaylar hakkında kayıtsız kalanlar ise sosyal ve etik sorumluluklarını sorgulamalıdır.

Aşağıda anlatılan olay ülkemizin en muhafazakâr illerinden biri olan Siirt'te gerçekleşmiştir. Bu olay karşısında, olaya tepki gösteriyorsanız, kendi alarm zillerinizin çalıp çalmadığını sorgulamalısınız. Eğer zilleriniz çalmıyorsa, bu durumu tamir etmek konusunda adım atmalısınız, aksi halde büyük felaketler kaçınılmaz olabilir.
Birkaç yıl önce, Siirt'te 14-16 yaşlarındaki üç kız kardeş ve yanlarındaki dört kız çocuğu, uzun süredir erkekler tarafından tecavüze uğramaktadır. Olay, ilköğretim okulundaki rehber öğretmenin durumu açığa çıkarmasıyla ortaya çıktı. Savcılık, olayda 70 yaşındaki mağdurun da bulunduğu ve okul müdür yardımcısı ile bazı erkek öğretmenlerin de suçta rol aldığını tespit etti.
Bu acı olay, Sedat Ergin tarafından yapılan haberle kamuoyuna ulaştı. Haberde, küçük kızlara yönelik tecavüzlerin, fakir ailelerin çocuklarıyla sınırlı kalmayıp, geniş kitlelere yayıldığı vurgulandı. Mağdurlar, 3 ila 5 lira karşılığında büyüklerin cinsel istismarına maruz kalmaktadırlar.
Olayın yaygınlığı ve çocukların bu durumu önceden bildiği halde okul yönetiminin olaylara kayıtsız kalması, büyük bir endişe yaratmaktadır. Ayrıca, olayların çevre tarafından bilindiği halde suç ortaklarının veya ilgisiz kalanların varlığı, tepkileri artırmaktadır.
Sesleri duyanlar, olayın faili veya suç ortaklarının bulunduğu konusunda şüphelerini dile getiriyor. Ayrıca, uzun zamandır iktidarda olan ve eğitim sistemindeki ihmallerin sorumluları olan Milli Eğitim Bakanlığı da sorgulanmalıdır. Bu bakanlık, çocuklara ahlak ve maneviyatı kazandırmaya yönelik çalışmalar yapmamış ve toplumun ahlaki değerlerine zarar vermiştir.
İktidarın, din ve vicdan özgürlüğünü ön plana çıkarıp, çocukların Kur’an kurslarına başlaması gibi eğitime ilişkin önemli adımlar atmadığı görülmektedir. Ayrıca, 2010 yılı bütçesinde yüksek faiz ödemeleri ile ekonomik politikalar, halkın yaşamını olumsuz etkilemekte, yoksulluk ve işsizlik artmaktadır. Medyanın ahlakasız içeriklerle çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilediği de eleştirilere neden olmaktadır.
Konuyla ilgisi olanlar, iktidardaki ve muhalefetteki partilerin tutumlarını tekrar gözden geçirmeli ve milli değerlerimize sahip çıkacak siyasi tercihlere yönelmelidir. Bu olaylar, toplumda derin yaralar açarken, idarecilerin sorumluluğu ve toplumsal duyarlılık yeniden sorgulanmalıdır.
Alarm zillerinizin çalıp çalmadığı önemli olsa da, olaylara kayıtsız kalan veya zilleri duymayanlar, toplumun vicdanında adeta suskunluk ortaklığı yapmaktadır. Bu tarz olayların yaygınlaşması, toplumun ahlaki çöküşünü gösterir ve bu kötülüğün içinde olmak veya olmamak sorgulanmalıdır.