Yazar Doç. Dr. Yaşar Kutluay, Siyonizm ideolojisini ve İsrail’in kuruluşuyla güncel bölgesel gelişmeleri ele alıyor. Tarih ve güncel olaylar detaylıca inceleniyor.
Yeryüzünde sahte ve saldırgan devletleri düşündüğümüzde ilk akla gelenlerin İsrail olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ortadoğu’da köklü bir yer tutan İsrail, kandan beslenen küresel bir oluşum olarak görülüyor.
Doç. Dr. Yaşar Kutluay, “Siyonizm ve Türkiye” adlı kitabında İsrail’in kurucusu Theodor Herzl’in anılarına yer veriyor. Kitapta, Herzl’in hatıralarının önemli olduğu ve 1924’te İngilizce yayınlanan bazı bölümlerin Yahudiler tarafından engellendiği belirtiliyor. Son zamanlarda, İsrail Parlamento’sunda kabul edilen ‘Yahudi Ulus Devleti Kanunu’ ile Siyonizm tekrar gündeme geldi. Bu nedenle, Müslümanların Siyonizm’in ideolojik ve sosyolojik yönlerini detaylarıyla öğrenmeleri öneriliyor.
Siyonist fikrin kurucusu olan Herzl, 1948’de bağımsızlığı ilan edilen İsrail Devleti’nin temelini attı. Kutluay’a göre, Siyonizm hakkında bilgi sahibi olmak için, Mısır’da Hz. Musa ve Firavun mücadelesine kadar uzanan tarihi olaylar incelenmelidir. Herzl’in hatıraları, tarih açısından büyük bir öneme sahip olup bu konuda detaylı eserler okunabilir. Zira Siyon (Zion), Siyonist ve Siyonizm ile ilgili bilinmesi gerekenler arasında İsrailoğulları ve Yahudiler’e dair önemli bilgiler yer alıyor.
İsrail, kuruluşundan itibaren Türkiye ile düzenli ilişkiler sürdürmüştür. Osmanlı mirasçısı olan Türkiye ve Yahudiler arasında önemli bir sorun yaşanmazken, 2010 yılında gerçekleşen Mavi Marmara olayı hariç ilişkiler istikrarlı olmuştur. Bu dönemde, özellikle CHP ve Demokrat Parti yönetimlerinin dönemde, İsrail ve Yahudilere karşı eleştirel fikirler susturulmuştur.
Herzl, hayali Siyonist devletinin sınırlarını şöyle çizmiştir: Kuzeyde Kayseri yakınlarındaki Kapadokya, güneyde ise Süveyş Kanalı. Bu bilgiler, bölgenin gelecekteki olası sınırlarını göstermektedir.
Filistin ve Gazze üzerindeki olaylar, yeni dünya düzenine ilişkin ipuçları içeriyor. Dünya genelinde güçler, Orman Kanunları’nın geçerli olduğu, güçlünün haklı sayıldığı ve insan haklarının askıya alındığı bir ortamda hareket ediyor. Bu ortamda, diplomasi ve uzlaşma araçları kullanılmıyor.
Filistin’de yaşayan Müslümanlar ve Hamas’a yapılan baskılar, bölgedeki egemenliği pekiştirmeye yöneliktir. Dünya kamuoyunun dikkatinden kaçan bu süreç, küresel güçlerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Yahudi vekillerin Roma’dan Amerikan’a uzanan tarihi, bugün de aynı motivasyonla hareket ederek insanlığı yok etmeye çalışmaktadır. Bölgedeki güçlü yapılar, bu saldırıların önünü almak için büyük çaba sarf etmekte ve müslümanlar bu kuruluşa karşı uyanışa geçmelidir.
Gazze’de Müslümanların durumu, bölgenin geleceği açısından kritik bir noktadadır. Dünya dikkatli olmalı ve Batı ile Doğu’da yeni uyanışlar başlamaktadır. Bu uyanışın, küresel güçlerin planlarını bozup, yeni bir dönemi başlatacağı öngörülmektedir.
