DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, demokratik entegrasyonun sağlanması için hukuki adımların önemine vurgu yaptı ve Öcalan'ı dinlemenin sürecin temel adımlarından olduğunu ifade etti.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, demokratik entegrasyonun sağlanması için demokratik yasalara ihtiyaç olduğunu belirtti. Komisyonun zaman kaybetmeden Sayın Öcalan'ı dinlemesi gerektiğine dikkat çekti. Sayın Öcalan'ın, komisyon gelirse demokratik müzakere sürecini başlatacağını ifade ettiğini aktardı. Barışın anahtarını muhatap ve baş aktör olarak Öcalan'ın temsil ettiğini vurguladı. Dünya çözüm örneklerinin de gösterdiği gibi, doğrudan diyaloglar silahların susmasını sağlayabilir ve hukuki zeminin oluşturulmasını kolaylaştırabilir. Bu süreçte Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un inisiyatif kullanmasını beklediğini söyledi.
Hatimoğulları, TBMM'nin yeni yasama yılında coşkulu başlangıcı olduğunu belirtti. Özgür Kadın Hareketi'nin, Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü amacıyla Diyarbakır'dan yola çıkarak Meclis'e ulaşan yürüyüşünü hatırlattı. Kadınların yoğun katılımıyla gerçekleşen ilk grup toplantısında duyulan memnuniyeti ifade etti. Kadınların “Umutla özgürlüğe yürüyoruz” sloganıyla 1 Ekim'de Amed'den yola çıkarak Ankara'da taleplerini dile getirdiğini belirtti.
Türkiye’de ekonomik geçim, adalet, barış, demokrasi ve özgürlük arayışlarının sürdüğünü söyledi. 8 Ekim 1980’de Necdet Adalı’nın idam edildiğini, 1978’de Bahçelievler katliamında ölümsüzleşen devrimcileri ve Adalı’yı saygıyla andıklarını kaydetti. Ülkede çoklu krizlerin ve çözüm bekleyen sorunların bulunduğunu dile getirdi. Bu sorunlar arasında adaletsiz yargı, kayyum rejimi, belediye saldırıları, kültür baskıları, yoksulluk, kadın cinayetleri, genç işsizliği ve tarımın durumu yer alıyor. Bu durumların Meclis’in varlık nedenini unutturduğunu belirtti. Siyasetin sorunları çözmekle görevli olduğunu vurguladı ve ekonomik durum, adalet, barış, demokrasi ve özgürlük gibi alanlarda yapılan çalışmaların hızlandırılması gerektiğine işaret etti.
Halkın, acil çözüm bekleyen konular olarak yoksulluk, antidemokratik uygulamalar, muhalif belediye başkanlarına yönelik operasyonlar, yasal düzenlemeler ve yargı uygulamalarında reformlar beklediğine değindi. Demokratik toplum ve barış arayışının bir yılı geride bıraktığını belirtti. Kürt meselesinde Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısına ilişkin gelişmeleri hatırlattı. PKK’nin silah bırakma kararı ve barış mesajlarıyla çatışmaların azaldığını belirtti. TBMM’de kurulan Barış Komisyonu’nun önemli çalışmalar yaptığını, toplumun somut adımlar beklediğini ifade etti. Yüzlerce halk toplantısında, toplumun güven ve inanç eksikliği nedeniyle süreçte ilerleme sağlanamadığını aktardı. Yargı operasyonlarının durdurulması ve muhalefetin barış için daha fazla sorumluluk alması çağrısında bulundu.
Meclis’te kurulan Barış Komisyonu 13 toplantı yaptı. Çoğu katılımcı, Kürt meselesinin çözülmesi ve hukuki haklar konusunda adımların atılması gerektiğinde birleşti. En kritik konuda ise iktidar ve devletin barış için eyleme geçeceği zamanın geldiği olduğunu belirtti. Asıl soru, iktidar ve devletin demokratik yasaları yapıp Sayın Öcalan’ı dinleyip dinlemeyeceğidir. Komisyonun kurulmasıyla yeni bir eşik aşılmıştır. Dünya örneklerinde görüldüğü gibi, hukuki ve siyasi adımların atılması ekonomik ve siyasi barışın en temel yolu olacaktır. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un inisiyatif alması gerektiğine vurgu yapıldı. Sayın Öcalan’la görüşmenin sürecin önemli bir adımı olacağı belirtildi.
27 Şubat’ta, Sayın Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 27. yılıdır. Öcalan 27 yıldır barış ve çözüm çağrılarını sürdürüyor. Avrupa Bakanlar Komitesi’nin, umut hakkıyla ilgili kararını hatırlatan Hatimoğulları, bu hakkın hukuken önemli olduğunu vurguladı. Tayyip Erdoğan ve diğer siyasi aktörlerin barış ve çözüme yönelik adımlarını beklediklerini belirtti.
Kuzey ve Doğu Suriye'nin Türkiye için bir tehdit olmadığını, bölgedeki saldırı ve abluka politikalarının derhal durdurulması gerektiğine değindi. Suriye’nin kırılgan yapısına zarar vermeden, çatışmadan ve savaşmadan çözüm bulunması gerektiğini belirtti. Kürtlerle çatışma değil, müzakere ve uzlaşma esas alınmalı. Rojava halkının saygı, diyalog ve yerel demokrasi talebinin Türkiye’nin de yararına olduğunu ve bölgeyle kurulan diyalogların pozitif olacağını belirtti.